Paulo Coelho’nun daha önceden çok kitabını okumama rağmen bir süredir okumamıştım. Bu kitabo da eşim hediye etti. Bu aralar eşimin hediyelerinden gidiyorum.

Bu romanda olay sizin de tahmin edebileceğiniz gibi hippi kültürü üzerine. Hikaye Komunizmin dünyayı kasıp kavurduğu vakitlerde geçiyor. Paulo Brezilyalı bir genç ve Yugoslavyalı bir kadın kız arkadaşı var. Bu arkaşı kendisinden ne kadar büyük olsa da Paulo onu gibi deli gibi sevimektedir. Maçu Piçu’ya gitmeye çalışmaktayken polis bunları hapise atar, çünkü uyuşturucu kaçakçısı olduğunu düşünmektedirler. Bir süre sonra polis Paulo ve kız arkadaşını serbest bıraktı. Sonrasında da kız Paulo’dan ayrıldı. Paulo avrupaya gömeye çalışırken Amsterdam’da Karla ile tanıştı. Karla ise kendini bulmaya çalışan bir kız. Bunun için de Nepal Katmandu’ya gitmek istiyor. Fakat yanında birisi ile gitmek istediğinden dolayı hemen gördüğü ilk yabancı ve hippi kılıklı adama yani Paulo’ya yamandı. Paulo’da anlamasa da kızla birlikte gitmeye karar verdi.  Yollarda başkaları da bu otobüse katıldı. Otobüs bazen problemler ile karşılaştı ve en sonunda İstanbul’a geldiler. Burada Paulo sufizm’e ilgi duydu. Bundan dolayı Karla’dan ayrıldı. Bir sene İstanbulda kaldı.

Bu anlattığım hikayedeki Paulo gerçek Paulo Coelho.

Hikayenin geneli böyle basit bir hikaye üzerine kurulu, bazı anlarda hüzünlensem de genel olarak çok beğendiğimi söyleyemem. Beni üzerine düşündüremedi.