Viktor E. Frankl İkinci Dünya Savaşında oldukça zor günler geçiren ve bir çok kampta kalan bir psikolog. Kitabı oldukça beğendiğimi söylemeliyim. Logoterapi akımının bulucusu ve bunu savaş başlamadan önce hazırladığı bir kitap ile akademik dünyaya sunacakken tutuklanıyor ve sonrasında kitabını kaybediyor. Tüm ailesinden ayrı düşüyor ve 4 farklı kampta yaşamaya çalışıyor. Bu kamplarda gördüklerinden ve çıkarımlarından bahsediyor kitapta. Dünyada ızdırap çekmenin bir gerçek olduğunu ve bunun anca bu ızdıraba bir değer biçerek düzeltilebilineceğinden bahsediyor. Aslında günümüz insanına hitap eden oldukça güzel bulguları var. Örneğin özgürlüğün tek yönlü olmaması gerektiği bunun sorumluluk bilinciyle donanmış olması gerektiğinden bahsediyor. Hatta bunun için Amerikanın batısına sorumluluk anıtı dikilmesi önerisinde bulunuyor. Kitapta anlattığı şeyleri kendi hayatında da yaşamış birisi, örneğin ABD kendisine vize verecek durumdayken bile ailesini bırakıp gitmeyecek kadar sorumluluk sahibi ve hayatına anlam katabiliyor bu yolla. Aslında kitabın tamamında vurgulanan şey "anlam". Alkoliklerin %90'ı hayatında bir anlam bulamıyorlarmış. Bu oran oldukça fazla evet, ve muhtemelen intihar edenlerin %100'ü bulamıyor. Bunun için yazarın önerisi bir anlam bulun hayatınızda. En küçük birşey bile olsa bir anlam bulun. Buna yönelik bazı çalışmaları var örneğin psikolojik danışma alan bir hastasına yardım kuruluşlarında iş bulup çalışmasını sağlıyor ve gelişimini gözlemliyor. İntihar eğilimin düştüğünü söylüyor. Bence de oldukça mantıklı belki de develetlerin bundan örnek alması lazım. Bizde iş sanki bir ceza mahiyetinde. Bunun çözümünü tam olarak bilmiyorum fakat bir iş sahibi olmak ve bir işe yaradığını bilmek insanda inanılmaz derecede büyük etki yaratıyor. Hatta kitabın bir bölümünde buna da atıf yapıyor. İşsizliğin oldukça tehlikeli olduğunu ve işsiz kişinin depresyon halinde olduğundan bahsediyor. Belki gelecekte iş bir hediye olarak verilecek bize. Örneğin okulda çok başarılı oldun al bakalım şu işi yap. Ve biz o işi yaptığımızda mutlu olacağız. Bunun olmaması için bir neden yok. Herşeyin robotlaştığı bir dünyada gün gelecek insanın çalışmasına o kadar da fazla ihtiyaç duyulmayacak ve işte bunalımlar, buhranlar o zaman başlayacak.