Bu sitenin varlığından bile şüpheliydim, neyse ki Google’da arattım ve çıktı nihayet,
Bu yazımızda size Filipinler tatilimden bahsedeceğim. Nasıl gidilir, ne yenir ne içilir ben nerelerini gezebildim bundan bahsedeceğim. Öncelikle Filipinlerin haritadaki yerine bakalım.

Gördüğünüz gibi Filipinler Tayvan, Hong Kong ve Malezya’ya yakın bir adalar ülkesi. Yakın dediğime bakmayın Malezya – Filipinler arası 4 saat sürmektedir. Bu yolculuk için gidiş – dönüş 600 RM(Ringgit – Malezya Parası ) para verdim. Filipinlere Malezya üzerinden gitmek için bir kaç seçenek var, bunlar Airasia ve Cebu Airlines, ikisi de oldukça büyük ve ucuzluğuyla meşhur firmalar. Airasian’ın en büyük özelliği az öncede söylediğim gibi ucuz olması bu ucuzluktan dolayı, şehirler arası otobüsten daha kötü bir konfor ve açlıktan ölebileceğiniz bir yolculuk geçiriyorsunuz. Uçakta yiyecek vermiyorlar ve küçük bardakta kahve 900 PH ( Filipin Pesosu  ~ 1/10 MR). Fakat servis ve güvenirlik olarak bir sorunla karşılaşmadığımı söylemeliyim. Zamanında kalkıyor ve ne hikmetse gidişte de gelişte de zamanından önce indi. Aklıma takılan bir olay ise pilotlarının hep Latin Amerikalı oluşu neden tam çözemedim siz çözerseniz bana söyleyin.

3 saat 50 dk yolculuğun ardından Ninoy Aquino International Airport’a iniyorsunuz. Bu paragrafta size biraz Filipin Tarihinden bahsedeyim. Filipinler  uzun bir süre İspanyol hakimiyetinde kalmış, bunu çoğu yerinde özellikle de turistik bölgelerinde görebilirsiniz. Ardından 2. dünya savaşı ve kısa bir Japon hakimiyeti ve sonrasında Amerikan hakimiyeti, Amerika buraya aynen Irak’ta olduğu gibi özgürlük getirmiş. Bundan dolayı herkes Amerika’yı çok seviyor. Kültürüne bayılıyor ve bundan dolayı bazı bölgeler fakirlikten kırılırken bazı bölgelerde insanlar asgari ücretlinin bir aylık maaşını yemeğe veriyorlar.  Çok tanıdık geldi. Neyse kaldığımız yerden devam edelim, Amerika’lılar burada bir süre kaldıktan sonra geri dönmüşler. Fakat bu süre içerisinde Filipinler’de çok değişim olmuş uzunca bir süre İspanyol istilasında kalan ülke genel olarak Tagolog dili kullanıyor. Bu dil biraz Malezya diline benziyor. Biraz’da İspanyol ve Araplardan etkilenmiş. Örneğin Teşekkür “Selamet” ve çoğu kişiye sorsanız “Como esta?” diye size cevap verecek kadar biliyorlar. Fakat Amerikalılar geldikten sonra dil de değişmiş herkes İngilizce konuşabiliyor. Tabi bazıları daha iyi İngilizce konuşuyor. İngilizce resmi dil olmuş ve her yerde kullanılıyor. Halkın dili olan Tagolog dili ise yine halkça kullanılıyor üst kademelere pek erişemiyor. Aslında pekte umursamıyor.
Hava alanına geri dönersek; Peki kim bu Ninoy Aquino – Gerçek ismi Benigno S. Aquino, Jr. olan senatör’ün ismi kullanılmış bu hava alanında? Çünkü bu hava alanında suikast sonucu 1983 yılında öldürülmüş. Peki neden öldürülmüş? Çünkü bu senatör Ferdinand Marcos’a karşıymış ( 1965 – 1981 Filipinler Başbakanı ) ve gördüğünüz gibi 1981′de devrimin olmasında büyük rol oynamış. Buradan Ferdinand’ın hiç sevilmeyen nefret edilen bir diktatör olduğu sonucu çıkarılabilir. Aslında öyledir de Kendisi Havai’ye sürülmüş ve orada kalmıştır. Fakat ne hikmetse karısı(Imelda Marcos) geri dönüp siyaset yapmış ve oldukça da iyi durumda. Filipinler siyaset biraz garip, insanlar bıkmış durumdalar ama yapacak bir şey yok. Sahneye yeni birisi çıkmıyor denilebilir. Hep çocukları karıları vs. Bu gezimde Ferdinand’ın doğduğu ve büyüdüğü şehir olan Ilcos Norte’deki müzesine gittim bununla ilgili fotoğrafları ilerleyen bölümlerde görebilirsiniz.

Hostel fiyatları ve otel fiyatları Malezya ile yaklaşık olarak aynı. Asgari ücretin 529 PH olduğunu varsayarsanız fena sayılmaz. Bundan dolayı Filipin hükümeti yabancılar için bazı önlemler almış. Yabancılar buranın bir çeşit cennet olduğunu keşfettiklerinden dolayı burada vizesiz uzunca bir süre kalır olmuşlar bunu engellemek için hava alanında oldukça güzel sorulara maruz kalıyorsunuz, niye geldin ne zaman gideceksin ne yaparsın, işte Türkiye vatandaşı olduğuna dair bir belgen varmı gibi birçok soru sordular. Neyseki geçebiliyorsunuz buradan. Bir diğer konu ise çantalarınız bu konu biraz garip aslında. Çantalarınıza polis mermi koyup sizi içeri alabiliyor tabi biraz para verirseniz o mermi kaybolabilir. Yanlış duymadınız haberde’de okuyabileceğiniz gibi böyle bir olayın olması muhtemel bir yer. Aslında size yavaştan merhaba diyor. Artık dışardasınız, kimsesizseniz işiniz biraz daha zor. Plan yapmayı pek bilemeyen birisi olarak. Tek başıma değildim iyi ki yanımda Irene Perez ( Philipines Inquirer Yazarı ) ile birlikte dolaştım tüm gezimde. Böylece plan işini en aza indirmiş oldum. Kendisi bana çok yardımcı oldu, bildiğiniz hayatımı kurtardı oralarda. İlerleyen bölümlerde fotoğraflarda görebilirsiniz kendisini. Muhtemelen bu yazıyı google translate’de tercüme ettirecektir. Teşekkür ederim her şey için.
Geceleri atlıyorum standart her şey görüklerimden bahsedeceğim bundan dolayı. İlk dikkatinizi çeken şey ülkede karmaşa olacaktır. La bu ne yaa diyeceğiniz bir ton şey var. Hemen başlayalım fotoğraflara zaman kaybetmeden.
WP_20160103_21_03_48_Pro

  • Figure 1.A’da filipinlerin genel yapısını görmektesiniz. Şaka şaka bu sadece benim kaldığım yerin elektrik trafosu, yenilendiğini söylediler. Ama ne kadar sürede yenileyebilecekler endişeliyim.
WP_20160103_09_13_38_Pro
  • Burası ise kaldığım yerden dışarının görünümü. Daha önce de söylediğim gibi her yer böyle değil tabi. Fakat plazaların bulunduğu bölümden yaklaşık 20 dk yürüme mesafesinde. İstanbul’daki Maslak bölgesine denk geliyor. Keza orada da plazalar bölgesinde gecekondu görmek mümkün
WP_20160103_09_13_31_Pro
  • Diğer bir fotoğraf
WP_20160102_14_30_48_Pro
Burada gördüğünüz aracın adı “Jeep” evet aynen bildiğimiz eski köylerdeki Cip diye tabir edilen Cip bu fakat biraz daha büyük ve kullanışlı. İçerisi kişilerin kıç büyüklüğüne bağlı olarak 10-15 kişi arasında almakta. Jip’in iç kısmını anlat anlat bitiremem. Roman bile yazabilirsiniz bu konu hakkında. Burada bilmeniz gereken tek şey “Bayad”, anlamı “Ücreti gönderirmisin”. Binmeyi ve ücret vermeyi öğrendim fakat inmeyi henüz öğrenemedim ve bundan dolayı İngilizce kullanmak zorunda kaldım. Ayrıca pekte sevmedim açıkçası. Çok pis oluyorlar, ve şöförler  bizim Dudullu – Bostancı minibüsünden farksız. Ama bir özelliği dikkatimi çekti, insanların ayakta gitmesini engellemek için olsa gerek ( bunu düşündüler mi merak ediyorum aslında ) jipin boyu kısa ve ayakta yolcu alamıyor. Yani mecburen oturmak zorundasınız böylece doluluk olayını halletmiş oluyorlar. Bu jipler çok çeşitli ve bilmeyen birisi için anlamak neredeyse imkansız. Ben Kaleaan caddesinde kaldım, bu cadde çok uzun olduğundan dolayı birden fazla jip var ve bu jiplere ikinci bir sokağa göre binmeniz gerekmekte. Mesela benim ikinci sokağım Zapote idi.
KaleaanVideoda da görebileceğiniz gibi yolları Ümraniye yollarından iyi, asyada şaka maka yollar çok iyi. Burada dikkatli olmak lazım, iki kendini bilmez yolumu kesti ve benden para istediler. Tabi bende vermek istemedim haliyle. Biraz meşakkatli de olsa onlardan ayrılmayı becerebildim. Bundan dolayı turist olduğunuz sürece sadece burada değil her yerde yoğun sokaklardan şaşmayın.

Tatil Vakti Geldi

Tatil için seçtiğim bölge North İlocos diye geçen bir bölge, burada bir çok tatil şehri var. İsterseniz denize girebilir isterseniz şelalenin altında yüzebilir isterseniz de eski sokakları görebilirsiniz. Olabildiğince fotoğraf ve resimle anlatacağım ki eğer buralara gelemezseniz içinizde kalmasın. Görmüş gibi yapabilin diye her konudan bahsedeceğim, tabi resimlere de bakabilirsiniz sadece. İlk durağımız Vigan City ve çevresindeki tarihi yerler. Vigan şehir olarak oldukça eski tarihlere dayanıyor. Önceleri Çinliler buraya ticaret yapmaya gelirlermiş. Sonra da İspanyollar adam avlamaya gelmişler buraya. Şehrin en meşhur özelliği başbakan ( Ferdinand Marcos ) doğduğu yere yakının oluşu. Bundan dolayı nerede bir müze varsa onun adına yapılmış diyebiliriz. Fotoğraflarla anlatmaya başlayalım. Tricyle'dan bir görüntü
  • Gördüğünüz aracın adı tricycle(üç teker). Manila’da şehir içerisinde de kullanılan bu araç toplamda 4 kişi alabilmekte. Ana yola çıkamadığından dolayı sizi her yere götüremiyorlar. Ama çoğunlukla bunları kullanabiliyorsunuz. Fiyatları gidilecek yere göre ve görünüşünüze göre değişiyor. Örneğin bir defasında otobüs garına gidecekken 25 peso istedi. Halbuki 15 peso demişlerdi. Bu araç ile gün boyu gezdim ve toplamda 600-700 PH gibi bir ücret ödedim. Şimdi ise bu araçla ve rehberimizle gittiğimiz yerlere bakalım

            DSC_3689
  • Bantay Bell Tower, kule oldukça eski bir yapı(1590) ve eski tuğlalardan yapılmış yanında bir de kilisesi var.

            DSC_3694 DSC_3698
Şu anda ibadet edilen kısım yeniden yapılmış eski kilise arka tarafta ve düğün dernekler için kullanılıyor. Burada biraz zaman geçirdikten sonra çan kulesine çıkmaya başlıyoruz. Çan kulesinde ilgimi çeken sadece bir bölüm var aslında her çana farklı bir anlam yüklemeleri yani bir çan düğün haberi verirken diğeri ölüm haberi veriyor.
Çan Kulesi
Çan Kulesi
Kiliseyi de gördükten sonra bir durağa çömlek imalat atelyesine geçiyoruz. Burada aslında anlatacak pek bir şey yok. Gördüğünüz gibi ilk çömlek yapışımda bile harikalar yarattım diyebilirim.
IMG_6898Burada işimiz bittikten sonra , dokuma atelyelerine geçiyoruz. Burada oldukça güzel yatak örtüsü, yastık kılıfı falan bulabilirsiniz. Overlok makinesi ayağımıza geld…. Neyse şimdi o konuyu açmayalım. DSC_3737
Dokuma atelyesinde pek durmadan, gizli bahçeye geçtik. Çok gizli değildi açıkçası güzel restoranlar yapmışlar ve bizdeki karadeniz pidecilerinin duvarlarındaki gibi gelen herkesin fotoğrafını yapıştırmışlar. Coconut suyu fena sayılmaz.
DSC_3741
    • Bundan bahsediyorum

DSC_3749
Baluarte hayvanat bahçesi, kaplan, aslan gibi hayvanların yanında diğer yöresel hayvanlarda var. Keçi ve diğer tavuk horoz gibi hayvanlar özgür, onlar dışarıda yaşıyorlar. Burayı yaptıran kişi önemli bir senatör. İnsanların kullanımına sunmuş bedava herşey fakat içeride bir ton ürün satan kişi var. Tshirt ten terliğe hediyelik eşyaya kadar herşey var.
DSC_3782DSC_3779
DSC_3801
Son durağiımız Calle Crisologo Caddesi, bizim istiklal giti olmasa da buranın Odun Pazarı diyebiliriz. İspanyollardan kalma bir yapı ve akşamında çok güzel oluyor. Yabancılardan biraz olsun korunabilmiş bir yer en azından Avrupalı yabancılardan. Malezya’nın Penang şehrinde Old Town dedikleri yere çok benziyor fakat orada İngiliz stili var iken burası daha çok İspanyol stilinde diyebiliriz. Ayrıca Penang buraya göre daha fazla turist çeken bir yer. Burada çoğu hediyelik eşyayı ucuz fiyatlara bulabilirsiniz. Puro alabilirsiniz hediye olarak, diğer ülkelerin purolarına göre uygun fiyatta ve normal kalitede.
DSC_3814
DSC_0002

DSC_0010
Irene

İkinci gün

İkinci gün Juan Luna House’a gitmeye karar verdik. Artık altımızda arabada olduğuna göre daha uzak yerlere gidebilirdik. Neyse bir sevdayla gittik ve kapalı olduğunu gördük. Bu arkadaş buraların en meşhur kişisi, ressam kendisi bir kaç fotoğrafı :
DSC_0072
Bir gün böyle bir kuyu açacağım. Nerede kuyu gördüysem içi para dolu.
DSC_0066
DSC_0059
DSC_0060
Burada bir süre dışarda dolandıktan sonra Marcos müzesine gittik, Marcos Manila Hava alanına Nino Aquinoy adının verilmesine neden olan suikastin gerçekleşmesini sağlayan kişi gözüyle bakılıyor. Bundan dolayı Ilocos haricinde pek seveni yok, buradakiler pek inanmıyorlar onun kötü biri olduğuna.
DSC_0078
DSC_0085
DSC_0079
DSC_0082
Paoay kilisesi, burası gezdiğim ikinci katolik kilisesi. Burası da ispanyollar tarafından yapılmış ve geçen yıllarda Papa Francis tarafından ziyaret edilmiş. Diğer kiliseye göre daha büyük ve daha ilgin.
DSC_0115
DSC_0114
DSC_0110
DSC_0090
DSC_0119
Malacañang of the north Burası ise Marcos’un malikanesi şu anda bizdeki Çırağan sarayı benzeri düğün dernek ve kutlamalarda kullanılıyor.
DSC_0126
DSC_0183
DSC_0168
Düğün hazırlıkları
DSC_0147
DSC_0148
Burada çöl olmadığından dolayı insanlar çöl var diye Sand Dunes diye bir yere gidiyorlar. Bende gittik, araçla sizi gezdiriyorlar falan ama tek kişi için çok pahalı geldiğinden binemedim 200 TL civarı olsa gerek. Genelde buraya grup olarak gelindiğinden dolayı kişi başına düşen miktar cazip geliyor bende öyle bir olay olmadı malesef.
DSC_0194
Burayı da gezdikten sonra İlocos Norte bölgesinde Pagudpod sahilinde kaldım.
DSC_0229
DSC_0228
DSC_0405
Taşköprü Sarımsağıymış

3. Gün

Artık denize girme zamanı geldi, bu kadar kuzeye gelmişken denize girmeden olmaz. Bunun için gidilecek yer Blue Lagoon muş fakat oranın da ismi değişmiş. Hannah sahili adıyla anılıyor artık. Zengin birisi sahili almış ve adını değiştirmiş. Araba ile geldiğinizde P300 Civarı bir para alıyorlar ( 20 TL ) . Suyu gayet güzel, buralar şu anda kış olduğundan dolayı tatile çıkan pek insan yok. Kış dediğime bakmayın denize girebilinecek kadar oluyor soğukluk ancak.
DSC_0233
DSC_0232
Burada öğle yemeğini de yedikten sonra Kabigan Şelalesine gittim. Bu gezideki en hoşuma giden yer burasıydı diyebilirim. Suyu tam olmuş, hani banyoya girersin bi sıcak bi soğuk ayarlarsın en sonunda harika karışımı bulursun ya bu su o su işte. Çok eğlenceli zaman geçirdim.
DSC_0448
DSC_0465
DSC_0474
DSC_0503
DSC_0551
DSC_0576

Son gün

Artık gezinin son gününe geldik. Erken saatte(akşam 7) Manila’ya otobüsüm olduğundan dolayı pek fazla yer gezemedik. Sadece rüzgar türbünleri ile bizdeki pamukkale traverterlerine benzeyen bir yere gittim.

DSC_0768
DSC_0781
DSC_0818
DSC_0871
Gezinin sonunu getirmiş oldum böylece. Tabi Manila’da bir süre daha kaldım. Genel olarak güzel bir geziydi sizinde gördüğünüz gibi. Bir dahaki gezimizde tekrar görüşmek üzere.
Seyahat ya Rasulallah – Evliya Çelebi